Tarihi çok net hatırlıyorum, çünkü taslak defterimin köşesine not almıştım. 30 Nisan 2016. Bu evrenle ilgili satırları kaleme almaya başladığım ilk tarihti. Başta 19. Evre ve hatta evreler fikri bile yoktu üstelik. Kaçış, Arayış, Uyanış adlı (şimdi bakınca ne kadar da klişe) üç kitaptan oluşan bir roman serisi yazacaktım. Neden olmasın diyordum kendime. Kitap incelemeleri, popüler akademik makaleler, denemeler derken öyküler de yazmaya başlamıştım zira. Böylece, aşağıdaki fotoğrafta göreceğiniz çocuğun hayalini de hayata geçirebilecektim.
İyi bir yazar olmak.
İlk gençlik yıllarım, Stephen King ve fantastik romanlar, özellikle rol yapma evrenleri barındıran eserler içerisinde geçmişti. Ömrünün kırk bir yılını tamamlayıp, kırk ikinciye adımlayan şu hâlimde okuma maceralarımı derinden etkileyen bir türdü fantastik ve bilim kurgu. Fakat, “yazdım ve oldu” diyemeyeceğimi biliyordum. 2016’dan bu yana bir yandan bu evren şekillenirken, diğer yandan yazarlığımı eğitmeye ya da tabiri caizse terbiye etmeye uğraştım.
Aradan geçen sekiz buçuk yılda belki bir arpa boyu yol gidememiş olabilirim. Tesadüfler, engeller, daha iyisini yapmak için çöpe atılıp yeniden yazılan kitaplar, bölümler, karakterler derken samimiyetle aradan geçen zamanı fark edemediğimi söylemeliyim.
Başlangıçta basit bir Habil, Kabil hikayesi gibi görünen kurgunun, şu anda ilk yazdığım cümlelerle ve kurguyla uzaktan, yakından alakası yok. Atölyelerimde anlattığım evren kurgulamaya dair bilgilerimin tamamını kullandığımın da farkındayım. Başta epik bir anlatıya dönüşme riski taşıyan metinler, şimdi bol üst kurmacalı, felsefi yönü daha baskın bir çağın ruhu anlatısına dönüştü. Mieville’in deyişiyle artık “tuhaf kurgu” olarak adlandırılabilecek, fantastik, bilim-kurgu karışımı çok katmanlı bir anlatıdan bahsediyorum.
İstemeden de olsa içinde yaşadığımız çağ bizi şekillendiriyor. İlk etapta tek boyutlu ve üç kitaplık bir anlatı olarak gözüken şey, on dokuz evreye, planlanmış ve yarısı yazılmış on dokuz kitaba, aynı evrene bağlanan ama kendi içlerinde müstakil dört farklı evrene dönüştü.
Şimdi ortaya çıkmak için tüm şansını, sınırlarını zorlayan ve yazdığım her metnin şu veya bu şekilde bir ucundan bağlanmayı başardığı 19. Evre serisi, hayatımın anlamına, yayınlanıp bittiğinde kendimi bir nebze tamamlanmış hissedeceğim bir ütopyaya dönüştü.
Gölge Ruh, Hükümdar, Rüya Loncası ve Asal Zeka evrenlerinin (ve elbette kitap serilerinin) ilk adımını 2025’e girmeden atmayı planlıyoruz. Ancak planlar bozulmak içindir elbette. Serinin ilk kitabı 2020’nin ilk yarısında bitip üç buçuk yıl başka bir yayınevinde “doğru zaman”ı bekledikten sonra, şimdi başka bir yuvada “doğru zaman”ı bekliyor. Belki o yuvada da yeterince vakit harcadıktan sonra belleğime gömüp unutacak ya da yeni doğru zamanlar için yeni bir yuva arayacağım.
Sekiz buçuk yıl bekleyecek kadar sabırlı olduğum için, biraz daha bekleyebileceğime inanıyorum. Sizlere Anad’ı, Gök Asilleri, toprak soyluların direnişini, kevnhallerin parlaklığı ve fusdhallerin lüzumlu karanlığını anlatmak için sabırsızlanıyorum. Ardalla’da, Odvarha’da Abhalla’da, Kevnhalla ve bütün Eleyrrha’da neler olup biteceğini bilmek, ancak bunu bilen tek kişi olarak kalmak, yaratım süreci içerisindeki bir yazar için atlatılması zor bir kâbustan uyanmaya benziyor. İçine hapsolduğumuz bu evrenden, kat kat, evre evre çıkışımızı, keşfedilecek yeni evrenler ve yeni insan soylarını yazarken hissettiğim vecdi, okuyacak olanlarla paylaşmayı arzu ediyorum.
Bu başlıktaysa, romanlarda ve bu zamana kadar yayınlanmış öykülerde temas edemediğim hususları, evrenimdeki bazı karakterleri, şehirleri, olayları, biraz da yardım alarak görselleştirerek müstakbel okurla paylaşmayı; evrenimin, çağın ruhuna uygun bir şekilde dijital mecrada da bir ayağının olmasını murat ediyorum.
Olur ya bir gün roman/romanlar basılır ve bu sayfalarda Eleyrrha ve 19. Evre’ye dair daha fazla şey bulmak için dolaşan bir okur, ta bu ilk yazıya kadar gelir ve yolculuğumun başlangıcına şahitlik eder.
