“Eğer mutluysam, bu kötü vicdanım sayesindedir”Kitaptan
Hatta pek çok eserde, maddi hayatın, insanın yaşayıp yaşayabileceği tek hayat olduğu vurgusundan yola çıkarak, bu maddi yaşamda insan zihninin elde edebileceği huzur için “parayla satın alınabilen veya alınamayan zamanla” kısıtlanmış bir yarıştan bahsediyor. Mutlu Ölümü benzerlerinden ayıran en önemli farklılık da, bilinçli olup olmadığı konusunda kesin bir kanaate varamadığım çokluktan birliğe varan bir çizgide ilerliyor oluşu. Elbette Camus’nün yorumu, onun hayatın boşluğu, tekdüzeliği, dolayısıyla yaşamın, varoluşun boşluğuna çıkardığı için, ölüm nihai bir son olarak belki de mutluluğun kendisiyle eş anlamlı sayılabilir. Yine de onun ölüm ile mutluluğu birbirine bağlayan bir bunalım teorisi değil, ölümün dahi mutlu veya mutsuz halleri olabileceğine ilişkin bir ayrımı var. Mersault, gerek Zagreus ile ilişkisi ve diyalogları, gerek sıkılarak kaçtığı Prag’daki tekdüze hayatı, yaşamanın herhangi bir noktasında bulamadığı mutluluktan, dünyanın karşısındaki evde geçirdiği kıymetli zamanın ardından, insan ile tabiatın uyumunu Jungvari bir şekilde keşfettiği ve daha da önemlisi, yeni keşfini hayatının geri kalanına yaymayı öğrendiği bir yolculuk vaat ediyor. Sanıldığı gibi, normal bir insan için mutlu sayılabilecek huzurlu bir ölüme yelken açmıyor Mersault. Aksine belki de ıstıraplı addedilebilecek bir süreçte, zamana hakim olmanın ve varoluşun dengesinin anahtarına sahip olmanın getirdiği bilgelik, Mersault’nun ilk başta aradığından bile emin olmadığı o mutlu ölüme kavuşmasına sebep oluyor. Devinimsiz dünyanın gerçekliğine dönüşmek diye tanımlanan mutlu ölümden anladığımız bu oluyor. Romanın ilk bölümünün ne kadar iç karartıyor ve daraltıyorsa, ikinci bölümü bir o kadar iyi ve rahat hissettiriyor. Karakter hayatının zıt formları arasında, farklı deneyimlerle mutluluğu ararken, maddeci bakış açısını uzun bir süre koruyor. Bu doğa ve onun gerçekliğiyle karşılaşana kadar devam eden bir süreç. Varoluşçu yazarların çoğunda Jung etkisi görmek kaçınılmaz. Mersault’nun yaşamının ikinci bölümü pek çok açıdan yaşanması arzulanılan bir hayat olabilir. Kitabın içerisinde olağan şartlardaki bir okuyucuyu etkilemeye yetip de artacak kadar çok sayıda aforizma mevcut. Tek başına cümleler halinde romanın anlam bütünlüğünden çıkartıp başucunuza koyabileceğiniz çok sayıda tespitin etkisi altında kalabiliyorsunuz.
Elbette, Mutlu Ölüm’de Camus’nün hayatından pek çok idealize edilmiş parça var. Varoluşçu yazarların büyük çoğunluğunda olduğu üzere Camus kendi hayatının belirli dönemlerini, roman kahramanının hayat kurgusunda yeniden inşa ediyor. Onun, mutluluğun satın alınabileceğine dair görüşünü Mersault üzerinden idealize etmeye çalıştığı aşikâr. Roman her ne kadar felsefi bir çizgide ilerliyorsa da, Mersault’nun maskülen bilinçaltında, kızlar, para, büyük bir ev gibi basit yan noktaların varlığını bertaraf edemiyor. Aslında konunun etrafına ördüğü hikayeleri Camus’nün sürekli düzeltmeye veya daha da iyileştirmeye çalıştığı izlenimine kapılmamak elde değil. Karakterle birlikte, hikayede de daha erdemli, daha farklı ve daha derin bir noktaya sürükleniyorsunuz. Mersault’nun bir zamanlar mutluluk olarak addettiği şeylere karşı zamanla ilgisinin azalması, daha üstün olana yönelmesi belki de bu iyileştirme niyetinin en bariz dışavurumu olarak açıklanabilir. Bununla birlikte, Camus’nün konu etrafına ördüğü ağın bazı parçalarının edebiyat tarihinin önemli eserlerinden esinlenerek oluşmuş olduğuna da dikkat etmelisiniz. Can Yayınları baskısındaki “Mutlu Ölüm’ün Oluşumu” başlığı, size hem kitap boyunca rehberlik edebilecek bilgiler sağlıyor, hem de dikkatinizden kaçabilecek noktaları daha en başında gözünüze sokuyor. Bunu standart bir önsöz olarak değil de, bir ön bilgi olarak kabul ederseniz, okuma zevkiniz daha da fazla artacaktır. Sayfa sayısını düşünüp bir çırpıda bitebilecek bir kitap gibi gelmesin gözünüze, bazı sayfalar hem insanı yaşlandırıyor, hem de zamanı yavaşlatıyor sadece. Camus okuduğunuz her kelimeyi hızla geçip gidiyormuş gibi algılatırken, ömrünüzden günler, haftalar ve aylar çalmayı başarabilen bir deha. Batı edebiyatını bu konuda üst seviyede kılan şey, varoluşçuluk felsefesini, kurgulamak ve okuyucuya sunmak konusunda, gelişmiş bir anlatım yeteneğine sahip olması. Bununla birlikte, Doğu felsefesinin kendisini edebiyat alanında basit temsiller dışında gösteremiyor olması, bu satırların yazarının kanaatince çok daha derin ve anlamlı bir yapıya sahip olmasına karşın, çok daha az kişinin kalbine ve zihnine girmesinin en önemli sebebi.
Mutluluk parayla satın alınabilir mi? Camus’ye göre bu mümkün. Hatta mutluluğun parayla satın alınamayacağı tezini çürütmek için Mersault’nun hayatının bir bölümünü okuyucusunun izlenimine açıyor. Mutluluk, ölüm ve aradığınızda bulabileceğiniz çok daha fazlası için Mutlu Ölüm kitabının kapağını açmanız yeterli.
Kitaplarla kalın.



