“Sokakta giderken, kendi kendimeGülümsediğimin farkına vardığım zaman,Beni deli zannedeceklerini düşünüp,Gülümsüyorum”Orhan Veli
Ancak, bu usta çırak silsilelerini her hatırladığımda, edebiyatımızın bugün içerisinde bulunduğu durumu kendi birikimim dairesinde sorgular dururum. Eğitim dönemimde edebiyat öğretmenlerimin, eve ekmek götürme derdinin ağırlığı altında daha çok ezildiklerine, o yüzden bizlere kendi yazdıkları şiirleri, denemeleri veya hikayelerini okumadıklarına inandırmak isterim kendimi. Belki daha da kötüsü; inanmak istemediğim bir durum olarak, aslında hiç şiir, hikaye, deneme yazmıyor olmalarıdır. Bu yüzden mi bilinmez benim okulda dirsek çürüttüğüm yıllarda da, kendi yakınlarımdan ve onların çocuklarının tavırlarından gördüğüm kadarıyla da, Türk Dili ve Edebiyatı dersi, ders saati sayısının fazlalığı sebebiyle yüksek not almak için kerhen çalışılan bir müfredat artığı halinde hayatını sürdürmeye çalışıyor. Günümüzde hem öğrenciler, hem edebiyat severler, hem standart okur açısından bakıldığında bir yazarı veya şairi sevebilmek için, onun kendi ideolojisinin bayrağını taşıyor olması, kendi inançları ile aynı daire içerisinde kalemini kullanıyor olması. Oysa okuma ve edebiyat alışkanlığımızda, şairleri ve yazarları yazdıklarında özellikle vurgulasalar dahi fikirlerinden sıyırıp, onların insanlara anlatmaya çalıştıklarından faydalanmaya çalışmamamız da, yukarıdaki sebeplerle birlikte edebiyatımızın önünde büyük bir engel olarak duruyor. Orhan Veli’yi bugün bir aşk şairi sıfatının dışında tanımayan ortalama şiirseverin, onu siyasi ideolojisinin içerisine hapsederek sadece bir güruhun ve dönemin şairi olarak tanımlamaya çalışan okuru ile pek farklılık yok aslında. Orhan Veli şiirin matematiğinin geçmişte yarattığı güzelliği kabul etmekle birlikte, onu bozan ve şiirin matematiğinin bozulmasının gerekliliğini ve yeni şiirin doğasında; hesapsızlığın, avamlığın ve serbestliğin yer alması gerektiğini savunan görüşlerini bilerek onu okumak, garipliğin içinde garip kalmak, yazdığı dört satırı basit görüp, o basit sanılanın ardında yatan ironiyle an be an çarpılmak, Orhan Veli’ye hak ettiği değeri vermek için yeter de artar diye düşünüyorum. Yoksa onu bir başka şairin fikri ikliminde oluşan boşluğu doldurmak için ikame edilmiş şiirler yazan bir şair gibi düşünenlerin eleştirilerine cevap verebilecek veya umursamayacak kadar yaşam bile fazla gelmiştir ona. Bugün çocuklarımıza söylediğimiz tekerlemelerden, sosyal medyada kulak aşinalığı ile yazılarak kuru hamasiyetlere meze ettiğimiz satırlarına kadar, edebiyatımız Orhan Veli ile dolup taşmıştır. O bir dönem sadece şiirin kavgasını vermiştir. Bugün duvarlara şiir her yerde yazılabiliyorsa, Orhan Veli’nin bunda herkesten çok payı vardır.
Ezberleyin bir kaç şiirini ve gözlerinizi kapatıp okuyun karanlığın sessizliğine. Sonra Orhan Veli’yi dinleyin, gözleriniz kapalı.
Kitaplarla kalın.



