“Sadakat ne tür bir açıklığa sahip olduğunuzdur.Ne tür bir güveniniz var; hakikate ve açıklığa dayanan?”Kitaptan
Bilimsel gelişmeler ve teknolojide epey ilerlediğimizi kabul etsek de dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun aşamadığı, tabu saydığımız meselelerin özünü kavramaya dair pek ilerlemiş de sayılmayız. Bunlardan en önemlisi cinsellik. Duruma göre değişen algılarımızla kimi zaman mahremiyet endişesiyle konuşmaktan çekindiğimiz kimi zamansa aşkın serbestlikle meselenin özünden uzaklaşarak sulandırdığımız, hem abarttığımız hem sustuğumuz tuhaf bir mesele. Teorisine ilişkin bir şeyler okumaktan kendimizi olabildiğince uzak tutarken gizli saklı kapılar ardında dünyanın aslında onun üzerinde döndüğü tuhaf bir tabuya çevirdiğimiz, hatta bilimsel ve teknolojik gelişmelerde en büyük yatırım paylarını cinsellik mevzusunun etrafında büyüttüğümüzü pas geçiyoruz.
Bir yandan konuşulması yasak, günah veya ahlaksızlık sayılan bir tabuyken, öbür tarafta şiddetle büyüyen porno endüstrisi, cinsel hayatı optimize etmek için uğraşılan bilimsel araştırmalar, ilaç sektörünün kimi zaman ölümleri anlamına gelebilecek ilaçlarla erkekleri oyunda tutmak için piyasaya sürdüğü haplar, bitkisel ilaçlar, antrenman programları, motivasyon ögeleri yokmuş gibi davranmayı seçiyoruz.
Sanatta, edebiyatta etkisini bazen bile isteye fark etmemeye uğraşıyoruz. Bahsedeceğim kitabın başlığı bu anlamda çok isabetli. Hâlen cinselliğin şafağındayız. Bunu anlamak için gündemimize şöyle bir bakmak dahi yeterli. Vaka, kitap bir zamanlar insan topluluklarının bu şafağın çok ötesinde olduğu yönünde bir görüşü okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bunu yaparken diğer primatlardan bonobolar, şempanzeler ve gorillerin cinsel yaşantılarından karşılaştırmalı verileri sunuyorlar. Sunulan verilerin kapsamı, çeşitliliği baş döndürücü.
Aynı zamanda daha önce insan cinselliğiyle ilgili yapılmış pek çok çalışmanın üzerinden geçip, onların sunduğu verileri mizahi bir dille yerle yeksan ediyor. Özellikle Darwin’in herkesin annesine fahişeliği yakıştırdığı faslında tespitin mizahi tarafıyla birlikte aktarılan itirazların doğruluğuna okurken şaşırıyorsunuz. Evrimsel psikolojinin türün güdülerini anlamakta kimi zaman kasıtlı kimi zaman farkında olmadan düştüğü tuzakları, kendi kafamızda sorgulayıp durduğumuz pek çok sorunun su yüzüne çıkmasıyla daha da görünür hâle geliyor. Ve evet kitapta iç sesimizin pek çok kez yönelttiği sorulara yanıtlar bulabiliyoruz.
Cinselliğin bir tabu olması ve onun hakkında konuşulmasının bir çeşit ahlaksızlık sayıldığı, buna karşın insan yaşamının en önemli kısmını bu tabunun oluşturduğunu kabul etmek önemli. Kitapta tarım öncesi toplumlarda sık görülmekle birlikte günümüzde de varlığını sürdüren karma yapıda, yani erkeğin ve kadının aynı anda çok eşli yaşadığı toplumlar, adetleri, aile ve çocuk kavramına bakış açıları gibi konular, kalıplaşmış düşünceler, varsa dini ve ahlaki değerlerle çatışma yaratabilecek nitelikte. Ancak önyargısız bir okumayla aslında bu düşünce ve değerlerle ilgili de ne çok ikircikli yön olduğunu kabul edebiliyorsunuz.
Kitabın yazarları elbette bonobolarda veya günümüzde hâlen yaşayan çok eşli karma topluluklardaki “sosyalleşme cinselliği”nin topluma uyarlanması gibi bir fikri dillendirmiyorlar. Neticede binlerce yıl geriden günümüze kadar sırtlanıp getirdiğimiz, kolayca değiştirilemeyecek veya düzeltilemeyecek sosyal alışkanlıklarımız var. Ancak günümüz modern toplumunun eleştirisinin de yapıldığı sayfalarda, insanlığın en çok da cinsel yaşamı konusunda iki yüzlü davrandığını hazin bir şekilde yüzümüze vuruyor. Anlatım ve akıcılık konusunda çok satar olma özelliğinin hakkını teslim etmeliyim. Elbette okuduğunuz ve size anlamlı gelen pek çok paragrafın ardından, toplum buna hazır değil diye kendi kendinize söylenebileceğinizi de tahmin ediyorum.
Esasen ne kadar açık fikirli olursanız olun, kitapta tanımlanan ve anlatılan cinsel özgürlüklerin günlük sosyal hayatımıza dahil edilebilmesi pek mümkün görünmüyor. Fakat, aldatma, sperm rekabeti, partner seçimi gibi konularda bizlere çaktırmadan dayatılan pek çok hususun farkına varmanıza da engel değil. Hakeza kitapta özellikle toplum modeli hakkındaki eleştirilere içtenlikle katıldığımı fark ettim. Yazarlar açık ilişki veya herkesin birbiriyle birlikte olabildiği bir cinsel yaşam tarzını anlatmıyor veya dayatmıyor. Aksine onların üzerinde durdukları daha dar bir model. Fakat, bu modelin saldırganlığı, savaşları, üretimi, günlük yaşamı, insan hayatı ve en ufağından en genişine tüm toplulukların sergilediği ikircikliliği ortadan kaldırabileceğine dair bir tezleri var.
Söylenen diğer bir husus da özellikle altı çizilesi ve doğru, insanlığın mevcut toplumsal sistemi çöküşün eşiğinde. Yani bu şekilde devam ettiğimizde daha fazlası olmayabilir. Kitabın sonuna kadar ulaştığınızda modern toplumlarda evli çiftlerin sıkça yaşadığı, ama hasır altı edilen konulara dair kapsamlı bir fikir sahibi olabilirsiniz. Yazarlar maalesef bunu daha çok erkek fırsatçılığı bakış açısından incelemek durumunda kaldıklarını söylüyorlar. Zira kadınların aldatma hikayeleri ve motivasyonları hakkında konuşmamak gibi bir tutumları olduğunun da altını çiziyorlar. Yani, işin bir yönü hâlâ büyük bir gizem altında ve belki de uzun süre böyle devam edecek.
Tabulardan korkmayan, okumakla değerlerinin aşınacağı hatta yok olacağı endişesine sahip olmayan okurlardansanız, çok eğlenceli ve bilgilendirici bir kitap olduğunu belirterek tavsiye ediyorum. Özellikle Türkiye’nin gündeminin sürekli cinsel açlık ve farkında olamayış yüzünden çektiği çileden kurtulabilmek adına mühim bir adım olabilir.