Eylemenin Kudreti: Sadece Yap Teknolojisi

Bazı zamanlarda, kendimizi çözümleyemeyeceğimiz şeyleri düşünürken, vehmederken buluruz. Maddi anlamda ciddi bir zaman kaybı olan bu sözde fikri uğraşımız neticesinde bir arpa boyu yol alamadığımız gibi zihnimizde büyüyen şeyler bazen vesveselere, varlığımıza sebep saydığımız gerekçeleri sarsan kötü fikirlere dönüşür. Günümüzde en büyük sorunumuz hareketsizliğin getirdiği tembellik hâli. Atalarımızın “nerede hareket, orada bereket” sözünü tam anlamıyla idrak edemeyişimiz de bununla doğrudan alakalı. Meşhur bir ayakkabı markasının “sadece yap/just do it” sloganı bu anlamda aslında bu markanın da temsil ettiği tüketim odaklı hayatlara vurulabilecek ironik bir darbe niteliğindedir. 

Sadece yapmak! Fakat neyi? Niçin? Hangi maksatla? Eğer bu soruları sormaya başlıyorsanız yine hiçbir şey yapmıyor ve kafanızda kuruntularla dolu bir odanın içinde gezinmeye başlıyorsunuz demektir. Misal şu an sadece yap teknolojisi ile yazılıyor okuduğunuz yazı. Acaba bugün ne hakkında yazsam diye düşünmeksizin alınmış bir aksiyonun sonucu olarak, siz okurlarla sohbet ediyoruz şu an.

Sadece yapmak, o anda yapabileceğiniz bir şeyle ilgili harekete geçmek anlamını taşır. Yoksa keyfi olan ve başkalarına zarar verebilecek her ne olursa olsun herhangi bir eylemi, sadece yapmakla izah etmiyoruz. Örneğin tuvalet kapağının bozuk olduğunu ve onu tamir etmeniz gerektiğini düşünmek yerine, elinize tamir aletlerini alıp, tuvalet kapağını tamir etmeye başlamanız bir “sadece yap” teknolojisi eseridir.

Bugün ne yazsam diye düşünmeksizin bir şeyler yazmaya başlamak veya acaba ne okusam diye bir dolu kitaba bakmak yerine elinize attığınız kitabın sayfalarını açıp okumaya başlamanız da hakeza aynı teknolojinin ürünüdür.

Sadece yapmak, insanı tembelleştiren ve isabetsiz bir şekilde “düşünce” adıyla tanımladığımız boş lakırdılardan kurtulmayı ve üretmeyi sağlar. Kararsızlık derdine en etkili devâdır. Başta kendimiz olmak üzere, karşı karşıya kaldığı her şeyi tüketmeye odaklanmış varlığımızın huzur bulması için esastır sadece yapmak. Ülkemizin son zamanlarda en çok ihtiyaç duyduğu şeydir, sadece yapmak. Bir şeyler üretmekten, işlerimizi yapmaktan, kendimize, ailemize, komşularımıza, birlikte yaşadığımız sosyal çevreye ve ülkemize ve hatta nimetlerinden yararlandığımız dünyaya faydalı olmaktan başka bir ihtiyacımız mı var?

İnternette gezinirken bir ihtimal denk gelmişsinizdir diye düşünüyorum. Denk gelememişler için aşağıda İngilizce videosunu da paylaşıyorum. Türkçe altyazılı sürümünü bulamadım ne yazık ki. Sol Lewitt’in dostu olduğu Alman asıllı Amerikan heykeltıraş Eva Hesse’ye yaşadığı tıkanma döneminde yazdığı mektubu adeta yaşayarak seslendiren Benedict Cumberbatch’in metnin popülaritesini artırdığı bir gerçek. Lâkin mektupta geçen bazı ifadeler de yapma yani eyleme hâlinin nasıl bir güç sağlayabileceğini vurguluyor. Burada yazmayı bırakıp, mektubun en önemli kısmı olan ilk kısmının çevirisini paylaşıyorum:

“Arada sırada dünyaya ‘Siktir git’ demeyi öğren. Buna tamamen hakkın var. Sadece düşünmeyi, endişelenmeyi, omzunun üzerinden bakmayı, merak etmeyi, şüphe duymayı, korkmayı, incinmeyi, kolay bir çıkış yolu ummayı, mücadele etmeyi, kavramayı, kafanı karıştırmayı, kaşınmayı, tırmalamayı, mırıldanmayı, beceriksizce dolanmayı, homurdanmayı, alçalmayı, tökezlemeyi, hissizleşmeyi, saçmalamayı, kumar oynamayı, yuvarlanmayı, rastgele çiziktirmeyi, panikle koşturmayı, takılmayı, hesap yapmayı, söylenmeyi, sızlanmayı, inlemeyi, ince ayar yapmayı, durmaksızın atıp tutmayı, saçma sapan detaylara takılmayı, saçma sorunlar yaratmayı, burnunu her şeye sokmayı, kıçını yırtmayı, gözlerini oyup parmakla göstermeyi, sokak aralarında gizlice dolanmayı, uzun süre beklemeyi, küçük adımlar atmayı, kötü bakışlar atmayı, arayıp durmayı, tünemeyi, leke sürmeyi, sürekli kendini öğütmeyi, sürekli kendini sıkıştırmayı bırak. Bunu durdur ve sadece yap. Havalı olmayı kafana takma. Kendi havalı olmayanını yarat. Kendi dünyanı yarat. Eğer korkuyorsan, bu korkuyu kendi yararına kullan. Korkunu ve kaygını çiz, boya ve büyük derin şeyler hakkında endişelenmeyi bırak. Bir amaç veya yaşam tarzı belirlemek ya da imkânsız bir sona ulaşmanın veya hayal bile edemediğin bir sona varmanın tutarlı bir yolunu bulmak gibi şeyler üzerinde durma. Aptal, düşüncesiz, boş olmayı pratiğe dökmen gerekiyor. O zaman yapabileceksin. Dünyadan sorumlu değilsin. Sadece işinden sorumlusun, o yüzden sadece YAP.”

İster herhangi bir işi yapıyor, ister bir sanat eseri yaratıyor olalım, fark etmez. Bir şeyi yapmak yerine, nasıl yapılacağı üzerine düşünmek, akıllıca görünen planlar, beyinde fırtına yaratan fikirlerle uğraşmak çoğu zaman gerçekleştirilemezliği beraberinde getirir ve beyhudedir. Bazen çok iyi planlanmış işlerin dahi bozulduğunu görürüz. Demek değildir ki plansız ve programsızlık olması gerekendir. Ancak eylem kudreti olmayan, kuvveden fiile dökülemeyen tüm fikirler, düşünceler, planlar, nasihatler, şüpheler, korkular anlamsızdır. Eyleme geçilmedikçe hiçbir şey gerçekleşmez. Bu hem işlerimizde hem siyasi düşüncelerimizde hem yaratımlarımızda değişmeyecek asli gerçektir. Zihninizde ne kadar harika bir sanat eseri yaratırsanız yaratın, onu eyleme geçirerek somutlaştırmadıkça yalnızca sizin için harika olarak kalacaktır.

Veya yolsuzluklardan, hırsızlıklardan, şiddetten, haksızlıklardan dilediğiniz kadar şikayet edin; hakkınızı aramak için eyleme geçmedikçe, onu somutlaştırmadıkça, şikayet ettiklerinize maruz kalmaya devam edersiniz.

Sol Hewitt, çok isabetli bir şekilde Eva’ya bunu söyler. “Aptal, düşüncesiz, boş olmak” kastedilenin üzerinde bir odaklanmayı sağlar. Bir insanın aptal olması, düşüncesiz olması, boş olması kişisel bir yıkımı beraberinde getirir. Ancak Hesse gibi yaratma kudretine sahip bir sanatçıdan beklenen aptallık, düşüncesizlik ve boşluk bambaşkadır. İşlerimizin abecesiyle ilgisisizlik hâli değil, aksine profesyonel, duygu-durum bozukluklarından uzak, hassas bir odaklanma eylemini tanımlar.

Eylemek, yapmak; hayallerimizi, düşüncelerimizi var oldukları evrende kendi hâline bırakıp, onları unutup, onları yok sayıp boşalttığımız enerjiyle onları gerçekleştirebilmektir. Almazlık, saflık, mankafalık olamayacak kadar üst düzey bir varoluş hâlidir.

Ve o aptallardır ki, kendi hâlinde kuvveden fiile dökerek hakikat kazandırdıkları hayaller, düşünceler ve fikirlerle dalga geçerek, eylemenin kudretine sahip olanlarla eğlenirler. O düşüncesizlerdir ki, hatayı düzeltmek için başkasının çöpünü yerden alanı, kaosa karşı düzen için eyleme geçenleri, namusluları saflıkla itham edip eğlenirler. O boş insanlardır ki, hayatını dolduran diğerlerini “boş işlerle” uğraşmakla itham edip, ortaya çıkardıklarıyla eğlenirler.

Evet çoğunluğa düşen genellikle “eğlenmektir.”

Bazılarına düşen ise, sadece “yapmaktır!”

 

Benedict Cumberbatch’in performansı için:

https://www.youtube.com/watch?v=VnSMIgsPj5M&t=210s

En Çok Okunanlar

Diğer Başlıklar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz