“Gördüler ki, oğlana edep terbiye tesir etmemiş de,oğlanın arsızlık yüzsüzlükleri o seksen uslu akıllıyatesir etmiş. Hepsi de alçak, rezil kimseler olmuşlar!”Kitaptan
Başlıktan bahsetmişken, bu anonim masalların bir diğer özelliği de Bilge Tûti adlı asıl kahramanımızın masallarından müteşekkil olması. Kitabın içerisinde yer alan masalların tamamı Bilge Tûti’ye ait değil; ancak büyük çoğunluğunu bilge papağanımızdan dinliyoruz. Esop ve La Fontaine Masalları ile küçüklüğümüzden aşina olsak da, Tûtinâme bir fabl değil. İçinde yer alan otuz farklı masal ve bu masalların içerisinde yer alan altmış küsür hikaye ile birlikte ilginç bir derya. Hatta bütün bu masalların ve hikayelerin sadece ana kurguyu yönetmek adına bir rol üstlendiği düşünülürse, kim tarafından ve ne zaman dile getirildiği belli olmayan bu eser, başlı başına bir şaheser haline dönüşmekte. Ana hikaye demişken de, kısaca anlatmak isterim. Tacir Said ile oğlu Said’in hikayesi ile başlıyor ana hikayenin yolculuğu, Tacir olan Said, oğlu olan Said’i everdikten sonra, oğlunun eşinin koynundan çıkmayışından rahatsız olarak, onu ticarette yetiştiriyor. Oğul ve yeni tacir olan Said, ticaret hayatına yanlış bir hamle ile başlayıp, sermayesini, kendisini satın almasına ikna eden Bilge Tûti’ye harcıyor. Elbette, Bilge Tûti’nin öğütleri ile çok daha hızlı bir yükselişe geçmesi bir oluyor. Ana hikayenin başlangıcı hızlı olduğundan, Tacir Said’i evinden ayıracak olan ticari yolculuğuna pek çabuk erişiyoruz. Lâkin, Said’in güvenini kazanan Bilge Tûti, kendisini birden yeni efendisi Mah-ı Şeker ile baş başa buluyor. Deli gibi aşık olduğu kocasının gitmesi üzerine, Mah-ı Şeker etrafta dolanan bir kocakarının dolduruşu üzerine yüzünü hiç görmediği başka bir erkeğe aşık olunca, Bilge Tûti’nin hem komik, hem eğlenceli, hem de düşündüren mücadelesi burada başlıyor. Bilge Tûti, efendisi Said’e sadakatinin gereği olarak, her gece sevgilisine kaçmak için hazırlanan Mah-ı Şeker’i bir masal anlatarak oyalamaya başlıyor. Bunu yaparken arada mühim özlü sözler, ibretlik tespitler, insanı baştan aşağı saran hikayelerle okuyucuyu kâh Hindistan’da, kâh Türkistan’da, kâh Habeşistan’da gezdiriyor. Hikayelerin geçtiği coğrafyaların değişkenliği ve buna göre karakterlerin sergilediği tavırlar ilgi çekici. Aslında bir masal anlatısından daha fazlası, evrensel bir mesaj niteliğine haiz olduğunu göstermek istercesine çok geniş bir coğrafyada geçen maceralara katılıyorsunuz.
Masallar bazı geceler kısa olmakla birlikte, bazı geceler bir masal matruşkasına dönüşüveriyor. Masalın içindeki masalda yer alan bir karakter, birden başka bir hikaye anlatmaya başlıyor. Bu anlattıklarımı düşündüğünüzde masallar ve hikayeler birbiri içine geçebilir diye düşünebilirsiniz. Aksine kurguyu bozmamak adına, bazen yarım sayfalık basit hikayeleri bile, Tûti’nin masalının içerisinde yakalayabiliyorsunuz. Doğu edebiyatının örneklerinden olmakla birlikte, İslamiyet sonrası dönemin yoğun izlerini taşıyor masallar. Hatta şu an mevcut olmayan ilk yazımı hangi döneme denk geliyor bilmemekle birlikte, Tûti tarafından anlatılan hikayelerin ekseriyetinde İslami ahlâk anlayışı, dünyanın sunduğu nimetleri ve hazları reddediş ekseninde dönüp durmakta. Hatta eserin ana hikayesi etrafında da bu ahlâk anlayışı ve hayat görüşü etrafında şekillenmekte. Buna rağmen, bütün bu hikayelerin içerisinde öyle enteresan noktalarla karşılaşabiliyorsunuz ki, bazen ahlâk ve iyiliğin dahi, dünyayı değiştirmek için insana ihtiyacı olan gücü veremeyeceği kanaatine kapılabiliyorsunuz. Doğu felsefelerine özgü bir bilgelik ışığı etrafında, günümüzde fantastik kurgu dahi diyebileceğimiz kurgularda yaşanan hikayeler, padişahlara, sultanlara danışmanlık yapan papağanlar, vezirlerini onulmaz testlere tabi tutan hükümdarlar gibi bir yetişkin masalında arayıp da bulamayacağınız pek çok şey bu eserde mevcut. Benim şansım, bu kitabı okuduktan hemen sonra, tamamen farkında olmadan, Jung’un Dört Arketip adlı eserini okumam oldu. Öyle ki, ruhun fenomenolojisi üzerine yazılarla başladığım yolculukta, masal ve mitlerde, insan psikolojisinin derinlerinde olan ve geçmişten gelen bir damgayla günümüze kadar, sembolizm ögelerini geliştirerek geldiğini öğrendiğimde, Tûtinâme’de okuduğum pek çok masalın, psikolojik alt yapısı ve içi birdenbire bambaşka bir ışıkla dolmuş oldu. Özellikle akşam uyumadan önce, okuma alışkanlığınıza göre, günde bir kaç masal okuyup yatmak için insanı inanılmaz şekilde cezbediyor. İçinizdeki çocuk yaşasın veya ölmüş olsun fark etmez. Masal okumak ve dinlemek için hiçbir zaman yeterince büyük olmayacağız. Her gecenizi bir masal ile süslemek isterseniz, bu nadir bulunur güzel eseri sizler için biçilmiş kaftan olacaktır.
Kitaplarla kalın.



